Yeni Türkiye’ye Yeni Bir Muhalefet Anlayışı Lazım

Demokrasilerde muhalefet en vazgeçilmez unsurlardandır.

İktidar her rejimde vardır, muhalefet ise sadece demokrasilerde.

Biz AK Parti olarak her zaman ülkemizde sağlıklı bir muhalefetin varlığını önemsedik ve değerli bulduk. Çünkü içtenlikle inanıyoruz ki, bir ülkede sağlıklı bir muhalefet, iktidarların ülkede çok daha iyi ve kaliteli hizmetler üretebilmesi için de bir itici güç, bir motivasyon kaynağıdır.

Ancak ne yazık ki CHP, bu tür sağlıklı bir muhalefet olmanın her zaman çok uzağında kaldı. CHP her zaman yanlış bir muhalefet zemini seçti.

Siyasi iktidara değil, millete muhalefet etmeyi şiar edindi.

Siyasi iktidara değil, kendisinin de varlık sebebi olan demokrasiye muhalefet etmeyi görev bildi.

 

Muhalefet oldu ama milletin değerleriyle barışmayı beceremedi.

Muhalefet oldu ama sandığı sürekli itibarsızlaştırmaya çalıştı.

Muhalefet oldu ama milletin iradesini sürekli küçümsedi, sandıktan çıkan sonuçları hazmedecek bir demokratik olgunluğa bir türlü ulaşamadı.

Kaybettikleri her seçim sonrasında “Biz nerede yanlış yapıyoruz ki milletin teveccühüne bir türlü mazhar olamıyoruz” sorusuna cevap arayıp muhasebe yapacaklarına, sürekli sandıktan çıkan sonucu bulandırmaya, küçümsemeye, garip yorumlarla anlamlandırmaya, hem milleti hem kendilerini kandırmaya çalıştılar. Bu yüzden de kurultay kazanmayı iyi bilseler de seçim kazanmayı bir türlü öğrenemediler. İşte, nitekim 10 Ağustos seçimleri ardından da aynı tavırları görüyoruz.

 

Bu ülkenin binlerce yıllık tarihinde ilk kez Milletin oylarıyla bir Cumhurbaşkanı seçildi ama CHP yöneticileri bunu içlerine sindiremediler.

Bir kere daha milletin iradesine saygı göstermeyi başaramadılar.

Cumhurbaşkanının TBMM Genel Kurul salonundaki yemini öncesinde kürsüye kitapçık fırlatmak gibi son derece saygı dışı davranışlar eşliğinde töreni boykot ettiler. Yaptıklarının millet nezdinde ne kadar siyasi olgunluktan uzak ve kötü bir davranış olduğunu kendileri de çok iyi bildiklerinden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu kendisini, “Bizim bu tavrımız milletimize ve onun iradesine değil, Erdoğan’adır” şeklinde komik bir açıklama yapmak zorunda hissetti.

 

İyi de kimi kandırıyorsunuz?

Aslında bu tavrınız tam da millete ve onun iradesinedir.

Siz de çok iyi biliyorsunuz ki sizin 12. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsıyla bir probleminiz yoktur ve olamaz.

Ona karşı duyduğunuz hazımsızlık, tam da millete duyduğunuz hazımsızlığın bir sonucudur.

 

Erdoğan’a öfkeniz, Erdoğan’ın şahsından değil, temsil ettiği değerlerden dolayıdır. Erdoğan’a öfkeniz, “Yeter, söz de karar da milletindir” ilkesini şiar edindiği içindir. Erdoğan’a hazımsızlığınız, Millete ve milletin iradesine operasyon yapmaya kalkan her türlü odağın karşısına korkusuzca dikilip 12 yıllık Başbakanlığı süresince yılmadan mücadele ettiği ve bu mücadelesinden dolayı da her seçimde halktan daha çok teveccüh gördüğü içindir.

Milletimiz bu teveccühünü 10 Ağustos’ta bir kere daha göstermiş, karşısındaki bütün ittifak ve kampanyalara karşı onu Çankaya’ya “İşte benim Cumhurbaşkanım” diyerek göndermiştir.

Baskılarla, zulümlerle, darbelerle, kumpaslarla bu millete yol ve yöntem çizilen dönem geride kaldı. Medya marifetiyle hükümet kurdurmalar, şantajlarla partilerin içini karıştırmalar artık sonuç vermiyor.

Nitekim o kadar kaos senaryosu yazıp çizdiler de ne oldu? AK Parti önce Genel Başkanını, Başbakanını seçti, hafta sonu da Başbakanımız Ahmet Davutoğlu yeni kabineyi açıkladı. Ülkemize, milletimize ve dünyaya hayırlı olsun. CHP’liler bilmelidir ki; artık Yeni Türkiye var.

Bu yeni Türkiye’de siz de iyi bir özeleştiri yapıp yeni bir muhalefet anlayışı geliştirmeye bakın. Bu köhnemiş muhalefet anlayışıyla sadece iktidarın değil, tarihin de dışında kaldığınızı fark etmiyor musunuz?