İşte Vizyon, İşte Yeni Türkiye

Haliç Kongre Merkezi’nde geçtiğimiz Cuma günü Başbakanımız ve milletimizin Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan “Cumhurbaşkanlığımda yol haritam olacak” dediği Vizyon Belgesini 4 bini aşkın seçkin davetlinin katıldığı görkemli bir törenle açıkladı.

 

Törenin görkemi, elbette vizyonun görkeminden kaynaklanıyordu.

Başbakanımızın ortaya koyduğu vizyon, gerçek anlamıyla “Yeni Türkiye’nin bir manifestosu” niteliğindeydi. Demokratik Yönetim-Refah Toplumu-Öncü Ülke olarak 3 temel saç ayağına oturan Cumhurbaşkanlığı vizyon belgesi, Türkiye’yi yeniden bir medeniyet merkezi ülke olarak konumlandırıyordu.

Erdoğan vizyonu nasıl bir Türkiye’yi kapsıyor sorusuna çok ana hatlarıyla cevap verirsek; Her insanın vatandaşı olmakla gurur duyacağı bir Türkiye.

Dünyaya açık, daha şeffaf, kalkınmış bir Türkiye.

Daha da çoğullaşan, farklılaşan, toplumu tüm farklı renkleriyle kucaklayan Türkiye. Devletin, önce milletiyle, sonra da tarihi ve coğrafyasıyla barıştığı bir Türkiye. Bölge dünya barışına, bir adalet perspektifi içinde daha çok hizmet eden bir Türkiye. Dünyaya söz söyleyen, dünya ölçeğinde hareket eden bir Türkiye.

 

Özgür ve erdemli insanlarıyla yeniden medeniyet merkezi olan bir Türkiye.

Her türlü vesayeti yıkmış ve hiç bir vesayete izin vermeyen bir Türkiye.

Genel Başkanımızın bazı cümleleri vardı ki özellikle içimize bir sevda ateşi gibi düşüyordu: Bizim siyasi sınırlarımız, medeniyet sınırlarımızı belirleyemez. Her insan, her bölge, her güzellik bize dosttur.

Bizim mayamız birliktir. Biz birliğin peşindeyiz.

Bizim çağrımız bir inşa davetidir. Biz inşanın peşindeyiz.

Yeni Türkiye herkesin Türkiyesidir. Herkesin kendisini birinci sınıf vatandaş hissettiği, ötekisi olmayan Türkiyedir.

Milletimizin tüm farklılıkları ve renkleriyle birlikte, can cana, yan yana Yeni Türkiye idealini gerçekleştireceğiz.

Eminim, bu tarihi konuşmayı izleyen vatandaşlarımız hep aynı şeyi düşünmüştür:

Sevdasıyla, birikimiyle, lider vasfıyla, yüreğiyle, çapıyla ve vizyonuyla bu büyük millete, bu güzel ülkeye Recep Tayyip Erdoğan yakışır.

 

Çanakkale Bir Ruhtur... O Ruhta İman Ve Kardeşlik Vardır

 

Her Ramazan olduğu gibi bu Ramazan da, İstanbul teşkilatı olarak iftarda Çanakkale şehitlerimizin manevi huzurunda buluştuk.

Ruhlarımız aydınlandı, gönüllerimiz güzel duygularla doldu, düşüncelerimiz arındı. Her Ramazan Çanakkale’ye gelişimizin bir anlamı var.

Çanakkale, bir milletin tarihinde yer alan herhangi bir kahramanlık destanı değil sadece. Çanakkale sadece fedakârlığın, yiğitliğin, direnişin, adanmışlığın değil, aynı zamanda buram buram iman kokan bir kardeşliğin adıdır.

Çanakkale’deki mezarlarında yan yana yatan şehitlerimiz, bizim için çokluk içinde birliğin iman içinde dirliğin sembolü ve teminatıdır.

Çanakkale, bütün aidiyetlerin, renklerin, tonların bir potada eriyip sonra da “kardeşlik” olarak fışkırdığı bir ruhun adıdır.

Çanakkale Türkçenin, Kürtçenin, Lazcanın, Çerkezcenin, Boşnakçanın, Arapçanın imancaya döndüğü bir kardeşliğin adıdır.

Ve Çanakkale, hangi dilin güftesiyle söylenirse söylensin, notaları hepimiz için ortak olan bir kardeşlik şarkısıdır.

Çanakkale ruhu, geleceğe giden yolda, her zaman en büyük sermayemiz, en güçlü imkanımızdır.

 

Bu ruhu sürekli diri tutmak boynumuzun borcudur.

Geçmişinde Çanakkale olan bir milletin, çözemeyeceği sorun, baş edemeyeceği güçlük yoktur. Çanakkalesi olan bir millet yenilmez.

Çanakkale ruhunun manevi mirasçısı olanlar, bugün de aynı ruh ve heyecanla gözlerini bile kırpmadan ülkeleri için gece gündüz çalışıyorlar.

Çanakkale ruhunun manevi mirasçıları bugün de reel politik bahanesiyle vurdumduymaz bir tarafsızlığı değil ahlakı ve kardeşliği seçiyorlar.

Çanakkale ruhunun manevi mirasçısı olanlar bugün de kardeşlerine sahip çıkıp yedi düvele karşı adaletin ve hakikatin sesi oluyor.

Çanakkale ruhunun manevi mirasçıları bugün de “biz hep beraber kardeş, biz birlikte Türkiyeyiz” diye haykırıp birliğin adresi oluyorlar.

Şehitlerimizi bir kere daha minnet ve rahmetle anıyor, tüm teşkilatıma teşekkür ediyorum.

Ve diyorum ki;

Ramazanın da rahmet ve bereketiyle, durmak yok, çalışmaya devam.