Daha Aydınlık, Daha Güzel Bir Geleceğe Doğru

Türkiye Başbakanımız ve Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde gerçekten de yakın tarihinde hiç olmadığı kadar aydınlık ve güzel bir geleceğe koşuyor. Hamdolsun, ekonomimiz, bütün göstergeleriyle çok iyi durumda. Merkez Bankamız hiç olmadığı kadar döviz rezervine sahip. Bir yandan yeni yatırımlar bütün hızıyla sürerken, bir yandan bitmiş yatırımlar birer birer hizmete dönüşüyor.

Tüm bunların ötesinde, ülkemiz, çok uzun zamandan beri tanık olmadığı bir huzur ve barış ortamını teneffüs ediyor. Terör örgütünün terörden vazgeçip mensuplarının ülkeyi terk etmeye başlamasıyla çözüm sürecinde yeni bir aşamaya girildi. Memnuniyetle görüyoruz ki, belli çevrelerin bütün olumsuz propaganda ve tahriklerine rağmen, hem süreç sağlıklı bir şekilde işliyor, hem de halkımızın sürece verdiği büyük destek gittikçe daha da büyüyor.

Bu ülkenin yüksek menfaatlerini, bu milletin sevinç ve mutluluğunu hiçbir zaman kendi siyasi emel ve çıkarlarının üstünde görmeyi başaramamış malum kesimler, çözüm sürecini baltalamak ve insanımızın kafasını karıştırmak için her türlü kara propagandaya başvuruyorlar. En sık söyledikleri yalan ise “Çözüm sürecinin ülkeyi bölmek için dış güçlerce dayatılan bir proje” olduğudur. Bunlar kendilerini akıllı, bütün bir milleti ise aptal mı sanıyorlar acaba? Bir iktidar düşünün ki, arkasında en az yüzde 50 milletin oy desteği var. Bir çözüm süreci düşünün ki arkasında yüzde 90’lara varan bir millet desteği var. Böyle bir ülke bölünür mü? “Ülke bölünüyor” diye ortalığı velveleye verenlerin kendilerini çok akıllı sandıkları kesin de, millete ne gözle bakıyorlar acaba?

Biz bu kara propagandalara yeltenenlerin kafasında nasıl bir devlet, nasıl bir millet, nasıl bir vatandaşlık anlayışı olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu zihniyet, “Halk plaja akın edince vatandaş denize giremedi” diyen zihniyettir. Bu zihniyet, bu milletin çocuklarını başı açık-başı kapalı diye ayıran bir zihniyettir. Bu zihniyet, yargıyı ideolojik ve militan bir kuruma indirgeyerek milletin iradesi, seçtikleri, hakları ve özgürlükleri üzerinde senelerce vesayet kurmuş bir zihniyettir. Bu zihniyet, milleti ve iradesini her zaman yok saymış, milletin hakları, özgürlükleri ve umutlarına karşı “Ordu göreve” diye yürüyüşler düzenleyen ve düzenleten bir zihniyettir. Bu zihniyet bazı kurum ve kavramların arkasına saklanarak sürekli milletten ve onun değerlerinden rövanş almaya çalışan bir zihniyettir. Bu zihniyet, devleti milletten ayrı, milletten bağımsız ve milletin üstünde vehmeden ve millet devlet içindir diyen çağdışı bir zihniyettir. Bu zihniyet, sandıkta milletten alarak değil, kayıt dışı olarak kendine egemenlik üretmeye ve bu yolla milleti istediği gibi hizaya sokmaya alışmış bir zihniyettir. Bu zihniyet terör gibi bir insanlık suçunu bile toplumu dizayn etmede elverişli bir araç sayan bir zihniyettir. Bu zihniyetin sahipleri gerçek niyetlerini bu şekilde dürüstçe ortaya koyamadıklarından, “ülke bölünüyor vb.” sahte argümanların arkasına saklanıyorlar.

İstedikleri, o eski Türkiye’nin geri gelmesi. İstedikleri, Millet üzerinde yeniden vesayetin tesis edilmesi. İstedikleri, Milletin ensesinde boza pişirdikleri o eski saltanat günlerine yeniden dönülmesi… İstedikleri eski militarizmin, eski siyasallaşmış yargının, kapılarına ikna odaları kurulmuş ve rektörlerinin ordu göreve diye yürüyüşler yaptığı eski üniversite düzeninin geri gelmesi…

Ama unuttukları bir şey var; Millet bu zihniyetin yaptıklarını unutmadı ve unutmayacak! Bu yüzden, onlar ne derse desin; Türkiye sevgiyle, umutla, barış ve kardeşlikle büyük yürüyüşünü sürdürüyor. Daha aydınlık, daha güzel bir geleceğe doğru…